GDO
GDO karşıtlarının olası gördükleri tehlikeler
GDO uygulamalarına karşı olanlar, özellikle çevrecilerin bir kısmı ve I.Asimov, J. Naisbitt, P Aburden gibi bazı araştırmacı yazarlar, bilime karşı olmamakla birlikte, genetikteki veri ve buluşların uygulanmasıyla ilgili bazı konularda huzursuz olduklarını ifade ederek, şu gelişmelere işaret etmektedirler:
  • Çeşitli devletlerin denetimindeki bilimciler gen aktarımı yoluyla şimdiye dek yeryüzünde ilk kez meydana gelen yüzlerce yaratık meydana getirmişlerdir. Dolayısıyla istenmeden de olsa, insan türünü yok edecek bir mikroorganizma ya da bir türün yaratılmasına yol açılabilir.
  • Önceleri biyoteknolojinin özellikle tarım ürünleri konusunda büyük gelişmeler sağlayarak dünyada açlığın giderilmesinde devrim yaratacağı müjdesi veriliyordu; fakat günümüzde genetik mühendisliği, özellikle biyoteknoloji üniversitelerden özel şirketlere geçmiş ve bunlar büyük maddi kazanç getirecek başka çalışmalara yönelmiş durumda bulunmaktadırlar.
  • 1987’de A.B.D. Patent Bürosu’nun genetik yapıları değiştirilmiş hayvanların da patent altına alınabileceğini açıklamasıyla, hayvanlar alemi çokuluslu şirketler ile eczacılık ve biyoteknoloji şirketlerinin eline bırakılmıştır. Günümüzde biyoteknoloji alanında binlerce şirket bulunmaktadır.
Bu gelişmelere işaret edenler ayrıca bazı tehlikelere dikkat çekerek şu soruları yöneltmekteler:
  • Atomu keşfetmiş, ardından atom bombasını icat etmiş insanoğlu bilimsel buluşları her zaman insanlığın yararına kullanmadığına göre, genetik mühendisliği ve biyoteknolojideki buluşların daima insanlığın yararına kullanıldığını ve kullanılacağını, örneğin bir biyolojik savaşta asla insanlığın zararına kullanılmayacağını kim garanti edebilir?
  • Bazı devletlerin, diğerlerine hükmedebilmeleri için, genetikteki çalışmaları gizlice insanlar üzerinde uygulamayacağını, örneğin sıcak bir savaşa bile gerek görmeden belirli uluslara ya da toplumlara ait insanların gizlice bazı yeteneklerini köreltmek veya onlara bazı davranış biçimlerini aşılamak gibi uygulamalarda bulunmayacağını kim garanti edebilir?
  • Genetik çalışmaları başlangıçta açıklandığı gibi, yalnızca kalıtsal hastalıkların teşhis ve tedavisine olanak sağlamaya yönelik olarak mı devam etmektedir? Yoksa gizlice sürdürülen araştırma ve uygulamalar var mıdır?
  • Genetik yapısı değiştirilmiş, yoldan çıkan bir bakteri hastalığa yol açarsa, daha önce doğada hiç karşılaşılmamış olduğundan muhtemelen insan vücudunun savunmasız olacağı bu bakterinin yol açacağı hastalıktan insanlığı biyoteknoloji kurtarabilecek midir?
  • Genetik yapısı değiştirilmiş bir hayvan ya da organizmanın, kısa vadede insanlar için yararlı bir potansiyel taşıyor görünse de, ileride olumsuz sonuçlar yaratmayacağından, çevreyle etkileşime girmeyeceğinden veya çok hassas dengeler üzerine kurulmuş doğada ekolojik dengeyi bozmayacağından nasıl emin olabiliriz?
  • Mutasyona uğratılmış virüs ve bakterilerin laboratuvar dışına salınmayacağını veya kazara da olsa laboratuvar dışına hiç çıkmayacağını kim garanti edebilir?

GDO NEDİR?
 
Bir canlının gen diziliminin değiştirilmesi ya da ona kendi doğasında bulunmayan bambaşka bir karakter kazandırılması yoluyla elde edilen canlı organizmalara "Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar", kısaca GDO adı veriliyor.

Bilim adamları 25 yıl önce, genleri DNA’dan ayırarak başka bir canlıya yerleştirebileceklerini keşfettiler.
Bir canlıdan diğerine gen aktarımı, bir çeşit kesme, yapıştırma ve çoğaltma işlemi olup, genetik mühendisleri tarafından uygulanıyor. Aktarılacak gen önce bulunduğu canlının DNA’sından kesilerek çıkarılıyor. Sonra vektör adı verilen taşıyıcı virüs ile bu gen DNA molekülüne yapıştırılıyor.

Frankeştayn Gıda olarak da nitelenen GDO'lar bugün kolera bakterisi geni taşıyan yonca, akrep geni taşıyan pamuk, tavuk genli patates, balık genli domates gibi gıdalar şeklinde karşımıza çıkıyor.

İnsanlık bugün doğal çeşitliliğe zarar vererek tür zenginliğinin yok olmasına yol açan GDO’ların çeşitli yollardan yayılarak yeni Frankeştaynlar yaratma tehlikesiyle karşı karşıya.

Canlılar üzerinde yapılan bu değişiklikler; canlı sağlığı, biyolojik çeşitlilik, ekolojik dengenin bozulması, ekonomik bağımlılık, canlıların yaşam hakkının elinden alınması ve canlılar üzerinde mülkiyet hakkı tanınması açısından önemli tehdit ve riskler taşımaktadır.


Yaşam bütündür ve canlı organizmalar (mikroorganizmalar, bitkiler, hayvanlar ve insanlar), milyonlarca yıl boyunca bu güne geldiler.
İnsanlığın da yaşamsal ihtiyaçlarının kaynağı olan bu zenginlik, dengeli bir alış-veriş ve ekolojik bütünün her bir unsuru (tüm canlılar, toprak, su, güneş, ay, hava vs.) ile etkileşim içinde gelişerek çeşitlendi.

GDO tohumları serbest bırakacak yasa için ABD’nin ikna listesinde kimler yok ki…
ABD Tarım Bakanlığı’nın, TBMM milletvekillerini, GDO’ların önünü açacak Biyogüvenlik Yasası’na onay vermesi için ABD’de ağırlamalarıyla ortaya çıkan lobi faaliyetinin tek olmadığı anlaşıldı. 2005 yılında yazılan rapor, bu gezi dahil yapılacak lobi faaliyetlerini ve geçmişte yapılanları tek tek ortaya koyuyor.
TBMM Tarım, Orman ve Köy işleri komisyonu üyesi milletvekillerinin, Genetiği Değiştirilmiş Organizmaların (GDO) Türkiye’de ekilmesi ve satışının önünü açacak Biyogüvenlik Yasası’na onay vermelerini sağlamak için ABD’de ağırlanmasının münferit bir olay olmadığı ortaya çıktı.
Gazete Habertürk’ün ulaştığı ve dönemin ABD Tarım Ataşesi Robert Hanson tarafından kaleme alınan raporda, Türkiye’de genetiği değiştirilmiş (transgenik) ürünlere karşı bir kamuoyu oluştuğunu, bunun da muhtemelen ABD’den GDO’lu ürün ithal etmek isteyen üreticileri ürküttüğü belirtiliyor. Türkiye’nin GDO’lar karşısında Avrupa gibi “karşı” tavır aldığına dikkat çekilerek, söz konusu yasa tasarısının hükümetin aksini söylemesine rağmen GDO’lu ürünlerin Türkiye’ye ithalinde engel teşkil edebileceği belirtiliyor.
Yasanın bu haliyle çıkmaması için bu konuda karar vericileri, akademisyen ve üreticileri hedef alan bir dizi lobi çalışması yapılmasını öneriyor.
ABD Tarım Bakanlığı’nın (FAS) raporunda, 2005 yılına kadar yapılmış çalışmalar da yer alıyor.
Üniversite, hükümet ve özel sektörden belirli kişilerin seçilerek ABD ve çeşitli ülkelerde seminer ve teknik gezilere götürüldüğü detaylarıyla belirtilmiş.
Raporda ayrıca 1998–2000 yılları arasında yasak olmasına rağmen Türkiye’de sınırlı sayıda da olsa GDO’lu patates, mısır ve pamuk ekildiği belirtiliyor.
Türkiye’de genleriyle oynanmış tarım ürünleriyle ilgili yasal boşluk nedeniyle, “GDO’lu ürün” etiketi taşıyan ürünlerin, ülkeye sokulmadığı, etiketsiz ürünlerinse girebildiği belirtilerek üreticilere yol gösteriliyor. Gönderilmesi gizlice tavsiye edilmiş.
FAS Türkiye’nin yaptığı çalışmalardan bazıları:
—2000 yılından bu yana Cochran Programıyla biyoteknoloji adaylarının ABD’ye gönderilmesi.
—Biyoteknoloji konusundaki bilgilerin tercüme edilip hükümet ve paydaşlara iletilmesi.
—Seçilmiş, gıda güvenliği konusunda çalışan 2 hükümet yetkilisini 2002′de Tunus’taki biyoteknoloji seminerine gönderilmesi.
—Yüksek düzey iki Tarım Bakanlığı uzmanının 2003 yazındaki Amerikan Hububat Konseyi toplantısına katılması için aday gösterilmesi.
—2003 sonbaharında Ankara’da hükümet yetkililerine (250 kişinin üzerinde katılım olmuş) büyük bir konferans düzenlenmesi.
—2003 yılı sonbaharında bir üniversitenin biyoteknoloji uzmanının Amerika’daki biyoteknoloji konferansına gönderilmesi.
—2004, 2005 ve 2006 yıllarında, bakanlığın 5 gıda güvenlik elemanının, devlet fonlarıyla Biyoteknoloji Uluslararası Ziyaret Programı’na katılmasının sağlanması.
—2004 yılı yazında bakanlık yetkililerinin ve gazetecilerin USGC Biyoteknoloji programlarına katılmasının sağlanması.
—2005 yılı Nisan ayında bir grup milletvekili ve Tarım Bakanlığı’nın kilit elemanlarının ABD’ye davet edilmesi ve ABD’nin tarımsal biyoteknolojiyi nasıl kullandığının gösterilmesi.
—2005 yılı Eylül ayında ABD Tarım Bakanlığı’nın yardımıyla bir biyoteknoloji uzmanının Türkiye’deki üç üniversitede, Bakanlık yetkilileri ve paydaşlara konferans vermesinin sağlanması.
Planlanan çalışmalardan bazıları:
Karar yetkisine sahip yüksek düzeydeki Tarım Bakanlığı yetkililerinin, seyahat ve eğitim programlarına dahil olmasının garanti edilmesi.
Basında ve siyasi alanlardaki eleştirileri yanıtlamak için Türkiye’deki yerli endüstri ve ithalatçılar ile eşgüdüm içerisinde olunması.
Biyoteknolojinin yararlarını göstermek için Türkiye’deki yerel üniversitelerle eşgüdüm içinde olunması. Ankara ve İstanbul’da bakanlıkların dönem dönem değişebilen elemanlarına gıda güvenliği seminerleri verilmesi için konuşmacılar ayarlamak.
Bu seminerlere FDA’nın (Yiyecek ve İlaç Departmanı) katılımının ve ABD’deki biyoteknolojik ürünlerin yararlarını anlatan Amerikalı üreticilerin bu toplantılarda olmasının sağlanması.
Cooperator, Cochran ve Uluslararası Ziyaretçiler Programı aktivitelerinin devam ettirilmesi. Bu aktiviteler arttırılmalı ve ziyaretler için İngilizce bilmeyen daha yüksek düzeydeki resmi görevlilerin hedeflenmesi.
Türkiye’nin, biyoteknolojik mısır ve pamuk üretiminden diğer ürünlere nazaran daha karlı çıkacağının üreticinin karının artacağının, resmi görevliler ve yerel üretici birliklerine devamlı olarak anlatılması.
 
GDOların Tehdit ve Riskleri
 
 
Yerel türler tehdit altında. Yaşam bir bütündür ve gen halkalarındaki en küçük bir değişiklik beslenme zinciri yoluyla bütündeki diğer parçaları da etkiler.
 
Sonuçta insan, hayvan, bitki, mikroorganizmalarda yapılan her bir değişiklik bütünün bir diğer parçası olan tarımsal biyoçeşitliliği, yani sağlıklı beslenmenin temeli olan gıda çeşitliliğine etkileyecektir.
 
Hastalık ve diğer zararlılara karşı dayanıklı olması için genleriyle oynanmış bir buğday türünün belki verimi yüksektir ama bir hastalık ya da zararlı sayesinde o türün yok olması ve dünyada artık başka bir buğday yetiştirilmediği için buğday ırkının tamamen ortadan kalkması gibi bir felaketi beraberinde getirebilir.

Modern tarım yüzünden zaten çeşitliler çok azalmış durumdadır. Asya’da mevcut 140 bin çeşitten sadece 6 sı ekili toprakların %70 ini kaplıyor. Azalan çeşitler ise tamamen GDO tehdidi altındadır. Çünkü GDO’ların aktarılmış genleri çevresinde geleneksel yöntemle üretilmiş ürünlere geçebilmektedir. Arılar, kuşlar, böcekler ve rüzgâr gibi tozlaşmayı sağlayan etkenler GDO’lu polenleri komşu tarlaya taşıyor ve oradaki üründe de genetik değişikliğe yol açıyor. "GEN KAÇIŞI" adı verilen bu bulaşma sonucu yaşamın sürdürülebilirliği açısından büyük önem taşıyan bitkiler tek tipleşmekte ve doğal çeşitlilik azalmaktadır. Milyonlarca yılda oluşan türler 5–10 senede yok olmaktadır.

Bir kez gen aktarımı başlatılınca genetiği değişmiş ürünün, genetiği değişmemiş ürünlere bulaşması -ileriki nesillere de aktarılacağından- önlenemez hale gelmektedir.

Yararlı böcekler yok oluyor. Zararlı böceklere karşı dayanıklı olmalarını sağlamak için bazı bitkilere aktarılan toksin (zehir) karakterli genler o böcekleri yiyen yaralı böcek türlerinin de yok olmasına neden oluyor.

(Toksin karakterli BT(Bacillus thuringiensis)geni aktarılmış bir bitkiyi yiyen bir böcekle beslenen Uğur böceği (gelin böceği) gibi yararlı böceklerin ölüm oranının arttığı ve gelişmelerinin geciktiği saptandı-Hagedorn 1998)

 
Bir risk ise toksinin etkin olduğu böcek türleri bu toksine zamanla dayanıklılık kazanıyor olması.(ABD de bt genli pamuk ekili alanlarının bir kısmında, pamuk koza kurdunun etkili olarak kontrol edilemediği gözlendi-Alam 1999)
Yabacı otlara dayanıklı genlerin aktarıldığı bitkilerin diğer canlılar üzerinde öldürücü etki yaptığı gözlendi ( Steinbrecher,1996)
 
Böceklere ve yabancı otlara dayanıklılık geni aktarılmış bitkiler, zamanla o böcekler ve yabancı otlarda dayanımı arttırdığı için çok daha fazla tarım ilacı kullanılmasına yol açabiliyor. Yabani otlara karşı dayanıklılık geni aktarılmış bir bitkinin değiştirilmiş genleri rüzgâr, kuş, böcek, arı vs. gibi etkenlerle başka bitkilere bulaşıyor ve bu geni almış yabancı otlar savaşılması güç bir şekilde çoğalıyorlar.

Ayrıca yabani ot ilacına dayanıklı genler aktarılmış bir ürünün yetiştiği tarlaya ertesi yıl farklı bir ürün ekildiğinde, tarlada kalan geçen yılın GDO lu ürünü yeni ürün için yabancı ottur. Ancak eski GDO lu yabani otlara dayanıklı olduğundan çiftçi için büyük sorun yaratıyor ve yeni ürüne şans tanımıyor, onunla mücadele etmek imkânsızlaşıyor.

(Yabancı otlara doğru gen kaçışı nın kolza ve pancarda belirginleşmesi Fransa Tarımsal Araştırmalar Ulusal Enstitüsü'nün (INRA) yabani otlara dayanıklı tüm kolza varyetelerini stoktan çıkarmasına neden oldu.)
HANGİ ÜRÜNLER GDO’LU OLABİLİR?
 
Zambiya
Zambiya hükümeti transgenik bitkileri de içeren biyoeknolojik çalışmaların faydalarına karşı farkındalığı artırmak ve eğitim amacıyla toplumun olumsuz düşüncesini değiştirmek kapsamında bir proje başlattı.
Fransa
Monsanto'nun MON810 mısırının kullanımı Fransız hükümeti tarafından 9 Şubat 2008 tarihinde yasaklanmıştır. Bu ürün Fransa'da izin verilen tek üründü. Korunma önlemleri insan sağlığına etkileri öğrenilmesine göre alınacak.
Pek çok GDO’lu ürün var;
Mısır, patates, domates, pirinç, soya, buğday, kabak, balkabağı, ayçiçeği, yer fıstığı, bazı balık türleri, kolza, kasava, papaya.

Bunların dışında çalışmaların devam ettiği ürünler var;
Muz, ahududu, çilek, kiraz, ananas, biber, kavun, karpuz, kanola.

Üretimi sırasında GDO kullanılmış pek çok ürün var,

Mısır ve soya genleri ile oynanan ürünlerde ilk sırayı aldıklarında bu bitkilerden üretilen yan ürünlerin de GDO’lu olma riski var.

*Mısır ve soyadan üretilen yağ, un, nişasta, glikoz şurubu, sakkaroz, fruktoz içeren gıdalar günlük tüketim maddeleri arasında yer alıyor. Örneğin,
Bisküvi, kraker, kaplamalı çerezler, pudingler, bitkisel yağlar, bebek mamaları, şekerlemeler, çikolata ve gofretler, hazır çorbalar, mısır ve soyayı yem olarak tüketen tavuk ve benzeri hayvansal gıdalar ile pamuk GDO’lu olma riski taşıyor.

* Sadece mısırdan üretilen ve çeşitli gıdalarda bileşen veya katkı maddesi olarak kullanılan yan ürün sayısı 700'ü, soyadan üretilen türevlerinin sayısı ise 900'ü buluyor. Yani bu yan ürünleri içeriğinde kullanan her bir işlenmiş ürünün GDO'lu olma riski bulunuyor.
 *GDO’lu soya; sucuk, salam, sosis gibi kırmızı etin kullanıldığı ürünlerde, etsuyu tabletlerde, fındık-fıstık ezmesi, çikolatalı ürünler, çeşitli unlu mamüller, süt tozu, hazır çorbalar ve hayvan yemlerinde kullanılıyor.
 
 
 
 
Bugün 8 ziyaretçi (11 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol