23 Nisan
23 Nisan: Dünya Çocukları Arasında Diyalog ve Hoşgörü Bayramı
Yılda bir kez de olsa bütün dünya çocuklarına armağan edilen bu güzelim bayram, bu özelliği ile dünyada hiçbir ülkede bulunmayan milli bir bayram. Bu güzel bayram bir yandan Genç ve dinamik Cumhuriyetin büyük bir heyecanla kurularak, egemenliğin ilan edildiği çok önemli bir gün, bir yandan da, geleceğin inşasıyla görevli ve 'yarının büyükleri' olan çocuklar için özlemle bekledikleri bir bayram.
Her yıl heyecan ve coşkuyla düzenlenen bu bayram bütün dünya çocukları arasında sevgi, barış ve dostluk bağlarının geliştirilmesi için de çok önemli bir boşluğu dolduruyor. Bu haliyle bayram günümüzde her şeyden daha fazla muhtaç olduğumuz diyalog ve hoşgörünün, daha küçük yaşlarda atılması gereken vazgeçilmez bir unsur oluşuna da işaret ediyor. Mustafa Kemal Atatürk'ün, bütün Anadolu çocuklarının şahsında, bütün dünya çocuklarına armağan ettiği bu bayram iyi değerlendirilirse insanlığa barış ve kardeşlik adına kazandıracağı çok şeyler olabilir.
''Bugünün küçükleri yarının büyükleri'' diyerek geleceğin çocuk ve gençlerin elinde olduğunu belirten Mustafa Kemal Atatürk, 1924'te ilk Meclis'in açılış tarihi olan '23 Nisan' gününün bayram olarak kutlanmasına karar verdi. Bu tarihten 5 yıl sonra ise bu bayramı çocuklara armağan etti. 1979'un, UNESCO tarafından 'çocuk yılı' ilan edilmesiyle bayram uluslararası nitelik kazandı.
Günümüz dünyasını adeta bir kan, irin ve gözyaşı deryasına çeviren insanların(!) dünün çocukları oldukları düşünülünce diyalog ve hoşgörünün daha bu yaşlarda başlatılmasının ehemmiyeti de ortayı çıkıyor.
Cumhuriyetin ilk kuruluş yıllarında bütün dünya çocuklarına armağan edilen bu dünyada ilk ve tek "Çocuk Bayramı", 1979-80 yıllarından bu yana dünya çocuklarının da katılımıyla bir diyalog atmosferinde geçiyor. Uzun yıllardır bu müstesna bayramımızı onlarca ülkeden yüzlerce çocukla birlikte kutluyoruz. Bu vesile ile farklı ülkelerden gelen çocuklarla buluşuyor, onları misafir ediyoruz. Bu şekilde hem farklı ülkelerin kültürlerini tanıma imkanına kavuşuyor, hem de o çocuklara kendi kültürümüzü tanıtma imkanı buluyoruz. Bu bayram vesilesiyle meydana gelen bu diyalog ileride en fazla ihtiyacımız olan barışın egemen olduğu bir dünya için son derece önemli ve asla geri atılmayacak bir adım. Büyüklerin attıkları bütün adımların içersinde bir şeylerin hesapları gizli, büyükler netameli, menfaat odaklı, çıkar hesaplı. Bırakalım adımları saf ve tertemiz vicdanlara sahip çocuklar atsın, el çekin ellerinden onlar el ele tutuşsun ki tutuşturularak bir yangın yerine döndürülmüş yaşlı dünyamıza yeniden silm, selamet ve barış dolu nefes gelsin.
Dünyanın gerçek sahipleri çocuklar!
Ve bayramları en çok çocuklar yaşar
Bu günün çocukları hiç şüphesiz dünü çocukları gibi değil. Onları dünkü akranlarından yüzde yüz ayıran birçok özellik bulunuyor. Söz gelimi dün bütün dünyayı beyaz camdan izlemeyi belki hayal bile edemeyen, karşındaki dağları dünyanın en uzak diyarının ardı zanneden çocuğa nispeten bu günün çocuğu çok daha keskin bir bilgiye sahip. Bilginin günümüz dünyasında ne kadar önemli bir yeri olduğunu kim inkar edebilir ki? Peki ya yeri ve zamanı olmadan verilen gereksiz, zamansız bilgileri ne yapacağız.
Atasözlerimizde bu konuyu ifade eden çok güzel deyim ve sözlerimizi mevcut. Onlara baktığımızda bu günlerde 23 Nisan şenlikleriyle çok eğlenmeleri gereken çocukların, okullarının etrafında dönen tehlikelerle karşı karşıya kalmamaları gerekiyordu…
İşte birkaç söz:
"Mevsiminden önce açan gül çabuk kurur"
"Vakitsiz öten horozun başını vururlar"
"Her şeyin bir vakti var"
’Taş yerinde ağırdır"
gibi sözler konuyu bütün açıklığıyla izah ediyor.
Evet bilgi, vakti geldiğinde insanın ve insanlığın hayrı için kullanılan hayırlı bir aygıt iken, bu bilginin vakitsiz kullanılması ters teperek sahibini vuran bir namlu gibidir.
Bugün bir 23 Bayramını daha yaşarken ilköğretim okullarına kadar inen şiddet bütün bu çarpıklığın en güzel işareti değil mi?
Bir dalı, bir çiçeği bile koparırken sorması gereken bu yaşta çocukların izledikleri şiddet içerikli film ve dizilerine etkisinde kalarak dizi dizi cinayetler işlemeleri doğal değil mi?
Evet: Çocuklarımıza her şeyi verdik ama galiba üstün insan olma ahlak ve erdemini nedense çok gördük.
Onları verseydik: Kantinlerde küçük çocukların aldıklarını ve paralarını almaya çalışan çeteler olur muydu?
Onları verseydik: En küçük fırsatta arkadaşının, onda yoksa başkalarının mallarına zarar veren, eşyalarını çalan çocuklar olur muydu?
Onları verseydik: Evde büyükleriyle yaka paça olan, her sözlerine itiraz eden ve anne babaya öf demenin yasak olduğunu bile bile bunları yapabilir miydi?
Tabiî ki yapamazdı. Demek ki asıl yanlışın büyüğünü eğitim kuruları, eğitim sistemi, medya, aile olarak biz yaptık. Bu gün Bayramlarını kutlayan çocuklardan hiçbir şey istemeye hakkımız yok. Bırakalım bayramlarını kutlasınlar.
Keşke çocuklar çocuk olarak kalsaydı. Keşke çocuklar asla görmemeleri gereken tablo ve sahneleri hiç görmeselerdi. Keşke duymamaları gereken sözleri hiç duymasalardı. Keşke zamanın en tatlı dönemleri olan çocukluk yaşlarında bazı duygulara erken yaşta uyanıp erken yaşta gözyaşlarına boğulmasalardı. Onlar keşke oyuncak için, sakız için, çikolata için, lunaparkta dönme dolap için, gondol için ağlasalardı. Bu yaşlarda asla almamaları gereken ilaçları kullanmasalardı, bir içtiklerinde bir daha onları büyük ihtimalle bırakmayacak olan uyuşturucu, sigara gibi kötü alışkanlıkları hiç edinmeselerdi. İşte o zaman her gün bir 23 Nisan olurdu. O zaman büyüklerin elleri çocukların tertemiz bayramlarına değmeyecek ve çocuklar her zaman bir bayram havası taşıyan ruhlarında bayramı bir kere daha doyasıya yaşayacaklardı.
Evet: Bayramı fırsat bilerek ülkemize gelip evlerimize misafir olan dünya çocuklarının diyalog ve hoşgörüye yapacakları katkıları asla unutmadan sözü Fethullah Gülen Hocaefendi’nin bu konudaki sözlerine bırakıyoruz. "İnsanları kusurlarından dolayı mahkum etmek doğru değildir. Bizim, bütün münasebetlerimiz müsamaha ve hoşgörü yörüngeli olmalıdır. Bugün, bizi tenkit eden ve en ağır üslupla eleştirenlere karşı, eğer biz mülâyemet eksenli üslubumuzu ısrarla sürdürürsek -öyle inanıyorum ki- ekseriyeti itibariyle bunlar, bir gün gelecek bizim en samimi dostlarımız olacaklardır. Aslında, Kur'ân-ı Kerim'de bu hususu ders veren pek çok âyet-i kerime mevcuttur. Ayrıca bugüne kadar yüzlercesine şahid olduğum hâdiseler, artık bende kanaat-ı kat'iyye hasıl etmiştir ki, kötülüğe kötülükle mukabelenin ne bir faydası ne de bir manası vardır. Bu hususları düşünürken, Gandi ile ilgili bir vak'a hatırıma geldi:
Pakistan'ın, ayrılma dönemecine girdiği, gerilimin had safhaya ulaştığı günlerden birinde, Müslümanlar ile Hindular arasında çatışma olur. Nasılsa, bir yanlışlık veya kaza eseri Hindu çocuklardan biri de bu çatışmada hayatını kaybeder. Hindu baba, Müslümanlardan bir çocuk öldüreceğine and içer. Fırsatını yakaladığı anda da bir Müslüman çocuğun üzerine saldırır. Hâdiseyi görenler müdahale eder ve çocuğu kurtarırlar. Sonra da bu Hindu'yu Gandi'nin yanına getirirler. Gandi, niçin masum bir çocuğu öldürmek istediğini sorar adama; adam da: "Onlar da benim çocuğumu öldürdüler, intikam için ben de onlardan bir çocuk öldüreceğim" der. Gandi ona şu cevabı verir:
-Öldüreceğin çocuk, senin ölmüş çocuğunu geri getirmeyeceğini biliyorsun; ille de ölmüş çocuğunun yerini doldurmak istiyorsan, onlardan bir çocuk al, evlatlık edin.. ve onu kendi öz evladın gibi bağrına bas!." (Fasıldan Fasıla 2. Perspektif)
23 Nisan Çocuk Bayramı ve düşündürdükleri:
1. Çocuk Bayramı'nda çocuklar için yapılması gerekenler, çocuklara yapılanlar ve çocuklara törenlerde verilen geçici payelerin ötesinde daha kalıcı plan ve projeler üzerinde durulmalı. Çocukların taşıdıkları potansiyeller hesaplanarak yapmak istedikleri ve yapabilecekleri konusunda ufuk açıcı çalışmalara imza atılmalı.
2. Çocuk Bayramında bayramlar okulların resmi zevata gösteri yapalım diye çocukları çoğu zaman soğukta bekletilme bayramı olarak kutlanmasına son verilmeli.
3. Çocuk Bayramı'nda hali vakti düzgün olan çocukların eğlenmesinin yanı sıra imkanı olmayan çocuklarında bu bayramın kendilerine ait olduğu hislerini pekiştirici faaliyet ve organizasyonlar içersinde olunmamı.
4. Çocuk Bayramı basın yayın organlarında çocukları tüketime itmek için bir araç olarak kullanılmamalı. "23 Nisan Çocuk Eki" olarak sunulan eklerde çocukları da tüketim çılgınlığına sevk edecek yayınlar yapılmamalı.
5. Mümkün olduğunca farklı ülkelerden farklı çocuklar getirilerek insanı insan yapan Anadolu kültürünün onların temiz ruhlarına, bozulmamış vicdanlarına sirayeti sağlanmalı.
 
23 NİSAN İLE İLGİLİ ÖZLÜ SÖZLER
· Yeni Türkiye Devleti’nin yapısının ruhu, milli egemenliktir. Milletin kayıtsız şartsız egemenliğidir.
· Memleket tarihte Türk’tü, bugün de Türk’tür ve sonsuza kadar Türk olarak yaşayacaktır.
· Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.
· Ulusal egemenlik, ulusun namusudur, onurudur, şerefidir.
· Ulusal egemenlik öyle bir ışıktır ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar batar yok olur.
· Özgürlüğün de, eşitliğin de adaletin de dayanağı ulusal egemenliktir.
· Küçük hanımlar, küçük beyler! Sizler hepiniz geleceğin bir gülü, yıldızı, bir mutluluk parıltısısınız! Memleketi asıl aydınlığa boğacak sizsiniz. Kendinizin ne kadar mühim, kıymetli olduğunuzu düşünerek ona göre çalışınız. Sizlerden çok şeyler bekliyoruz."Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. (Atatürk)
· Egemenlik verilmez, alınır. (Atatürk)
· Ulusal egemenlik öyle bir ışıktır ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar batar yok olur. (Atatürk)
· Ulusal egemenlik, ulusun namusudur, onurudur, şerefidir. (Atatürk)
· Özgürlüğün de, eşitliğin de adaletin de dayanağı ulusal egemenliktir. (Atatürk)
· Egemen olmayan, boyun eğmek zorunda kalır. (William Shakespeare)
· Kendi kendimize egemen olmayı öğreten yönetim en iyi yönetimdir. (Goethe)
· Çocuklar yurdumuzun temelidir.
· Bugünün küçükleri, yarının büyükleridir.
· Çocukları sağlıklı ve bilgili yetiştirilmeyen uluslar, temeli çürük binalar gibi çabuk yıkılırlar.
· Vatanı korumak çocukları korumakla başlar.
· Çocuğunuzu insan yerine koyun, söz hakkı verin ve en önemlisi kendi kararlarını kendisi vermesine izin verin ki sözünüzü dinlesin.
· Korku üzerine hâkimiyet bina edilmez.
· Anne babanın yapması gereken ilk iş çocuğun derdini dinleyip ona yardım etmektir.
· Yeni Türkiye Devleti’nin yapısının ruhu, milli egemenliktir. Milletin kayıtsız şartsız egemenliğidir.
· Bütün dünyada bir tek güzel, çocuk vardır. Bütün anneler de ona sahiptir. Çin Atasözü
·Bu memleket tarihte Türk’tü, bugün de Türk’tür ve sonsuza kadar Türk olarak yaşayacaktır.
·Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir. Ben ulusumun ve en büyük atalarımın en değerli mirası olan bağımsızlık aşkı ile dolu bir adamım.( Atatürk)
·İtiraf edelim ki, biz, üç buçuk yıl öncesine kadar bir insan kalabalığı halinde yaşıyorduk. Bizi istedikleri gibi idare ediyorlardı. Dünya bizi, bizi temsil edenlere göre tanıyordu. Üç buçuk yıldır tamamen ulus olarak yaşıyoruz. Bunun maddi ve açıl tanığı, hükümetimizin şekli ve niteliğidir ki, onu yasa Büyük Millet Meclisi diye adlandırdı.( Atatürk - Ekim 1922)
·23 Nisan Türkiye milli tarihinin başlangıcı ve yeni bir dönüm noktasıdır. Bütün bir düşmanlık dünyasına karşı ayağa kalkan Türkiye halkının, Türkiye büyük millet meclisini meydana getirmek hususunda gösterdiği harikayı ifade eder. ( Atatürk)
·Milli hâkimiyet öyle bir nurdur ki onun karşısında zincirler erir, taçlar ve tahtlar yanar yok olur. ( Atatürk)
·Hiç şüphe yok, devletimizin ebed müddet yaşaması için, memleketimizin kuvvetlenmesi için, hayatımız, namusumuz şerefimiz, geleceğimiz için ve bütün kutsal kavramlarımız ve nihayet her şeyimiz için mutlaka en kıskanç hislerimizle bütün uyanıklığımızla ve bütün kuvvetimizle Hâkimiyet-i milliyemizi muhafaza ve müdafaa edeceğiz. ( Atatürk)
·Bugün bütün dünyanın milletleri yalnız bir hâkimiyet tanırlar: Hâkimiyet-i milliye  
·Yeni Türkiye cumhuriyetinin yapısının ruhu milli hâkimiyettir, milletin kayıtsız şartsız hâkimiyetidir. ( Atatürk)

23 NİSAN KUTLAMALARI
23 Nisan Çocuk Şenliği; Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün; Meclisin açılması üzerine Türk çocuklarına armağan ettiği, 1979’dan bu yana ülkeler arası düzeyde kutlanan bir çocuk bayramıdır. Türkiye’deki ilk kutlanışı ise Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açıldığı 23 Nisan 1920 tarihine kadar uzanır. Çocuklar arasındaki kardeşlik, sevgi, dostluk bağlarını geliştirerek barış içinde yaşayacakları bir dünyanın oluşmasına katkıda bulunmak amacıyla düzenlenmektedir.
Ülkesini kurtarıp, hemen her alanda devrimler gerçekleştiren, halkının bakış açısını değiştiren Atatürk’ün en büyük hayali çağdaşlaşma; yani sanayisini kurmuş, orta sınıfı sağlam ve şehirlilerin egemen olduğu bir ülkeydi. Ekonomik durumu iyi olan bütün çağdaş ülkelerde, demokrasi de iyi işlediği için buna önem vermiştir.
Kurduğu Cumhuriyette, sanayinin zayıf olduğunu gören Atatürk, çağdaşlığı eğitim devrimi ile yakalamaya çalışmış, bu yüzden Türkiye’yi çocuklara ve gençlere emanet etmiştir. Ancak çağdaşlaşmanın hemen elde edilemeyeceğini bildiği için, bu ülküsünü; pozitif bilimlere dayalı okullarda okuyan Türk çocuklarının başaracağını öngörmüştür. İnsanına inanmaktadır ve inandığını yaşayan biridir. 23 Nisan’ın temel felsefesi budur. İşte okuyup kendini yetiştiren çocuklar ve gençler, modern Türkiye’nin oluşumuna önemli katkılarda bulunmuştur. Bugünkü Türkiye, yıllar içinde gelişerek çağdaş ülkeler sınıfına katılmıştır.
1979 yılının Birleşmiş Milletler tarafından Dünya Çocuk Yılı olarak ilân edilmesi üzerine, TRT Ankara Televizyonu Çocuk Programları Müdürü Tekin Özertem ve Yardımcısı Canan Arısoy tarafından bütün dünya çocuklarını kucaklamayı amaçlayan bir proje hazırlanmıştır. Bu proje, TRT Kurumunun üst yönetimi tarafından benimsenince organizasyon çalışmalarına başlanmış, böylece TRT Uluslararası 23 Nisan Çocuk Şenliği’nin birincisi 23 Nisan 1979’da, Türkiye’de 5 ülkenin katılımıyla kutlanmıştır. Bunlar; SSCB, Irak, İtalya, Romanya ve Bulgaristan idi. TRT Uluslararası 23 Nisan Şenliği, artık her yıl yaklaşık 50 ülkenin katılımıyla kutlanmaktadır. 1979’dan 2000’e kadar başkent Ankara’da düzenlenmiştir. Daha sonraki yıllarda ise İzmir, İstanbul, Ankara ve Antalya gibi Türkiye’nin çeşitli büyük şehirlerinde kutlanmaya devam etmiştir.
23 Nisan 2000 Şenliği’ne onur konuğu olarak Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan’ın eşi Nane Annan katılmıştır. Gala günü mikrofona davet edilen Bayan Annan, Türkiye’de bulunmaktan ve kutlamalara katılmaktan mutluluk duyduğunu belirtmiş, eşi Kofi Annan’ın selâmlarını iletmiştir. Bayan Annan ayrıca çocukların isteklerine, bütün dünyayı “Evet” demeye davet etmiştir. Bu konuşmadan sonra 18 Nisan’da düzenlenen Uluslararası Çocuk Kongresinde çocuklar tarafından onaylanan “40 Ülke Çocuklarının Ortak Deklârasyonu” İngilizce ve Türkçe okunmuş, bu deklârasyon BM Genel Sekreteri Kofi Annan’a iletilmek üzere Nane Annan’a sunulmuştur. 
Uluslararası şenliğe 8-14 yaşları arasındaki çocuklar katılmaktadır. Program yaklaşık 16 Nisan’dan 26 Nisan’a kadar olan süreci kapsamakta, çağrılan gruplar ortalama 20 çocuk ve 6 yönetici liderden oluşmaktadır. Konuk çocuklar, şenliğin yapılacağı kente 15 Nisana kadar gelmiş olur. Grupların başlarına, TRT tarafından bir rehber görevlendirilir, rehberler grubun liderleriyle koordinasyonu sağlar. Her grup, Şenliğin gerçekleştirileceği şehirdeki ilköğretim okulları aracılığı ile kendi yaşlarındaki bir Türk çocuğu ve ailesinin sıcak, sevgi dolu ortamında ağırlanır. Dünya çocukları böylece; Türk insanının güzel özelliklerini, ülkelerine döndüklerinde kendi ailelerine, çevrelerine ve toplumlarına yansıtmaktadırlar. Bu da şüphesiz Türk insanını mutlu etmektedir. Şenlik Haftası, Şenlik Yürüyüşü ile açılır. Yürüyüşte konuk gruplar, giydikleri millî kıyafetleriyle şehrin en büyük caddesinde, kendi müziklerini çalıp dans eder. Daha sonraki günlerde, konuk ülkeler büyük parklarda açık hava gösterileri sunarak, Türk halkıyla kaynaşır. Şenlik haftası; bu bayramı Türk çocuklarına armağan eden Ulu Önder Atatürk’ün, başkent Ankara’daki Anıtkabrini bütün dünya çocuklarının ziyareti ile devam eder. Bu ziyaretler; Türkiye Cumhurbaşkanı, TBMM Başkanı, Başbakan ve TRT Genel Müdürü’nün kabulü ile son bulur.
22 Nisan günü, galanın provaları için şenliğe katılan bütün çocuklar bir araya gelir. Büyük gün 23 Nisan’da ise TRT 23 Nisan Çocuk Şenliği Galası gerçekleştirilir. Yaklaşık 4 saat süren ve canlı olarak yayınlanan galada, bütün ülkeler, millî kıyafetleriyle hazırladıkları, ortalama 3 dakikalık millî gösterilerini, kendi müzikleri eşliğinde Türk izleyicisine sunar. Her bir çocuğun kendi ülkesinden getirdiği selâmlarla devam eden gala; dostluk ve barış duygularıyla bütünleşen tüm dünya çiçeklerinin hep birlikte evrensel müzik eşliğinde el ele dans ederek eğlenmeleri ile son bulur. 24 ve 25 Nisan’da gerçekleştirilen piknik ve gezilerde, Türk ve diğer dünya çocuklarının kaynaşması, kardeşliği zirveye ulaşır. Bu etkinlikler, Türkiye ve konuksever Türklerin tanıtımına katkıda bulunur. Tarih 26 Nisanı gösterdiğinde artık hüzünlü saatler gelmiştir. Konuk gruplar gözyaşları içinde, burada kaynaştıkları Türk kardeşlerinden, ailelerinden ayrılarak, ancak barış ve dostluğu yanlarına alarak kendi ülkelerine geri dönmeye başlar. Bir duygu seli içinde yaşanan şenlik haftası, böylece sona erer.
 
 
23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI
GÜNÜN ANLAM VE ÖNEMİ
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açılışının 87. yıldönümünü gurur ve coşkuyla kutluyoruz. 
Tarihimizde önemli bir dönüm noktası olan 23 Nisan 1920, varlığına kastedilen yüce Türk Ulusu'nun uyanışını; esaret zincirlerini kırarak, kendi yazgısına el koyduğu günü simgelemektedir.
Kurtuluş Savaşı'nın kazanılmasındaki en önemli etkenlerden biri, hazırlık aşamasındaki kararlı ve tarihi adımların, ulusun ortak sesi olarak atılmasıdır. Büyük Atatürk, başlatmak istediği kurtuluş hareketinin ancak ulusla birlikte başarılabileceğini görmüştür.
Büyük Önder Atatürk'ün "Türk Ulusu'nun asırlar süren aranmalarının özü ve O'nun bizzat kendisini idare etmek şuurunun canlı bir timsali" olarak nitelediği Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türk Ulusal Bağımsızlık Hareketinin içinde oluşmuş, aldığı cesur kararlarla Kurtuluş Savaşı'nı yöneterek başarıya ulaştırmıştır.
Kurtuluş Savaşı'yla Ulusumuzun varlığını koruyan, Lozan Antlaşması'yla da egemenliğini sağlayan Türkiye Büyük Millet Meclisi, bu yönüyle dünya parlamentoları arasında ayrıcalıklı bir yere sahiptir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi, "Egemenlik kayıtsız, şartsız Milletindir" ilkesinin oluşturduğu demokratik rejimimizin temel kurumu, ulusal egemenliğin somutlaştığı ve Ulus iradesinin temsil edildiği yüce bir organdır. 
En değerli varlığımız olan Cumhuriyet, yeni kurulan bir devletin ulusal bağımsızlığını kazanabilmek için giriştiği eşsiz bir savaşın sonucunda elde ettiği büyük bir kazanımdır. 
Egemenliğin kayıtsız, şartsız Millete ait olduğu bu yeni yönetim biçimi, Türkiye Cumhuriyeti'ne yurttaşlık bağı ile bağlı olan herkese birey olma olanağı sağlamış ve bunun sorumluluğunu da yüklemiştir.
Devletin ve toplumun geleceğinden kendini sorumlu tutma bilincine erişmiş etkin bireyi var eden bu anlayış, insanlığın ortak değeri olan uygarlığın gelişimine büyük katkılar sağlamıştır. 
Atatürk'ün, "Ulusal egemenlik öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar yanar mahvolur. Ulusların esareti üzerine kurulmuş müesseseler her tarafta yıkılmaya mahkumdurlar" sözü, Türkiye Cumhuriyeti'nin temelindeki çağdaş anlayışı en iyi biçimde yansıtmaktadır.
Atatürk, Cumhuriyet'i kurarken çağdaş uygarlık düzeyine erişmeyi ulusumuza hedef olarak göstermiştir. Türkiye'nin çağdaşlaşma ve Batı'ya yönelme hedefi, Cumhuriyet'in kurulması ile birlikte başlatılmış bir süreçtir. 
Cumhuriyet dönemi, Türk tarihinin en uzun barış dönemi olmuş ve büyük bir kalkınma gerçekleştirilmiştir. 
Geçen 87 yılda dünyada yaşanan büyük sıkıntılara, ekonomik, toplumsal ve siyasal çalkantılara karşın, Türkiye Cumhuriyeti, Atatürk'ün gösterdiği çağdaş uygarlık ereğinden sapmadan bugünlere gelebilmiştir. 
Türkiye Cumhuriyeti'nin gerçekleştirdiği atılımlarla büyük başarılara ulaşmasını, ulus egemenliğini üstün kılan, demokratik açılımlara olanak verecek dinamik bir yapıda kurulmasına borçluyuz. 
Hiç kimse unutmasın ki; Türkiye, küresel bir güç durumuna gelerek yeni dünya düzeninde hak ettiği saygın yeri alacaktır.
Milletimize , devletimize ve demokrasimize olan inancımızı koruyarak, Cumhuriyet'in dayandığı temel niteliklere ve Atatürk ilke ve devrimlerine bağlı kalarak, gereksinim duyulan reformları gerçekleştirerek, önümüzdeki dönemde mutlu, büyük ve güçlü bir Türkiye'yi yaratmamız gelecek kuşaklara karşı tarihsel sorumluluğumuzdur. 
Kurtuluş Savaşı'nın en zor koşullarında, Ulusumuzun esenliği yönünde aldığı kararları başarıyla yaşama geçirebilmiş olan Meclisimizin, bugün de sorunların çözümünde, üzerine düşeni yapacağından kuşku duyulmamalıdır.
Önünde aydınlık bir gelecek bulunan Türkiye, birlik ve dirliğe bugün her zamankinden daha çok gereksinim duymaktadır. 
Çocuklar bir toplumun geleceğidir. Her toplum, çocuklarına sahip çıkmak, onların en iyi biçimde yetişmelerini sağlamak zorundadır.
Çocukluk, yaşamın en güzel dönemidir. Hiçbir olumsuzluk, hiçbir sorun çocukların, yaşama sevincini azaltmamalıdır. 
Çocuklar sevgiyle büyüyen çiçeklerdir. Gülen yüzler, sevinç içerisinde parlayan gözler, her zaman sevgiye gereksinim duyan sıcacık yürekler, aslında toplumun ortak umudunu yansıtmaktadır.
Milletimizin en değerli varlığı olan çocuklarımızın, güzel bir ortamda yetişmeleri ve hiçbir sıkıntı ve güçlük çekmeden yaşamlarını sürdürmeleri temel amaçlarımız arasında olmalıdır.
Türkiye'nin yürüttüğü çağdaşlaşma çabaları, çocuklarımızın refah düzeyi yüksek bir toplumda, medeniyetin tüm olanaklarından yararlanarak gelişmelerini sağlamaya yöneliktir.
Devlet ve Millet olarak, 21. yüzyıl dünyasının gerisinde kalmamak ve çocuklarımızın yaşam koşullarını iyileştirebilmek için öncelikle, onlara çağın gerektirdiği bilgi ve becerileri kazandırmalıyız.
Eğitim, toplulukları çağdaş uygarlık düzeyine yükselten vazgeçilmez temel etkinliktir.
Her alanda, çağdaş ve evrensel ilkeleri benimsemiş Türk toplumunun gelişmiş ve ileri ülkeler arasında yer almasının temel koşulu, eğitimin kalitesinin yükseltilmesi ve yaygınlaştırılmasıdır.
Bu da ancak, bilime ve aklın egemenliğine dayanan eğitim yöntemiyle olanaklı kılınabilir. 
Unutulmamalıdır ki, çağdaş eğitim düzeyi düşük bir toplumda demokrasi kültürü ile insan hakları ve sosyal adalet kavramları yerleşip gelişemez. Eğitim düzeyi ile demokratikleşme birbiriyle bağlantılıdır. Eğitim düzeyi yükselip çağdaşlaştıkça siyasal yaşam da demokratikleşecektir.
Çağdaş değerlere sahip vatandaşlar yetiştirebilmek için eğitimi, Atatürk ilke ve devrimleri doğrultusunda, akıl ve bilimin aydınlığında yapmak zorundayız.
Geleceğin yetişkinleri olarak topluma yön verecek çocuk ve gençlerimizi, demokratik toplum yapısını yaşam biçimi olarak benimsemiş, hukuka saygılı, kurallara uyan, yeniliklere açık, akıl dışılıktan ve bağnazlıktan uzak, bakış açısı geniş, özgür düşünceye sahip, sorun çözme yeteneği yüksek insanlar olarak yetiştirmeliyiz. Çağdaş uygarlık düzeyini yakalayabilmek için bu temel koşuldur.
Büyük Atatürk, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açıldığı gün olan 23 Nisan'ı, çocuklara bayram olarak armağan ederken, Türk çocuklarının yurt sevgisini ve çalışkanlığını biliyor ve onlara güveniyordu. “Ne mutlu Türküm diyene” diyen Mustafa Kemal’in izinden gidip esenlik dolu günlere ulaşmak dileğiyle… Bayramımız kutlu olsun…
 
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı nedir?
   23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı
Ülke
Tarih
Anlamı
Atatürk tarafından çocuklara armağan edilen, her yıl kutlanan uluslararası Türk milli bayramı
İlk
 
23 Nisan 1920 Büyük Millet Meclisi’nin açılış günüdür. Her 23 Nisan günü Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı birlikte kutlarız.
Egemenlik yönetme yetkisidir. Ulusal egemenlik; yönetme yetkisinin ulusta olmasıdır. Osmanlı imparatorluğu döneminde egemenlik padişah­ta idi. Padişah ülkeyi dilediği gibi yönetirdi. imparatorluğun son yıllarında padişahlar rahatlarını düşündüler. Yurt bakımsız kaldı. Ülke sorunları yüzüs­tü bırakıldı. Bu sırada Birinci Dünya Savaşı başladı. Savaş dört yıl sürdü. Bizimle birlikte olanlar savaşta yenildi. Savaş kurallarına göre biz de yenil­miş sayıldık. Yurdumuz İngilizler, Fransızlar, Yunanlılar, İtalyanlar tarafından paylaşıldı. Padişah ve yandaşları ülkenin paylaştırılmasına ses çıkarmadılar.
Mustafa Kemal Paşa Ulusal Kurtuluş Savaşı’nı başlatmak için İstanbul’dan Samsun’a 19 Mayıs 1919 günü geldi. Samsun’dan Amasya’ya, oradan Erzurum’a ve Sivas’a gitti. Sivas ve Erzurum’da kongreler topladı. Mustafa Kemal Paşa egemenliğin ulusta olduğuna inanıyordu. Bu inançla ´Ulusu yine ulusun gücü kurtaracaktır. Tek bir egemenlik vardır, o da ulusal egemenliktir’ diyordu. Yurdun dört bir yanından seçilip gelen temsilciler – milletvekilleri – Ankara’da 23 Nisan 1920 günü toplandılar.
İlk Büyük Millet Meclisi’nin toplandığı yapı Ankara’da Ulus Alan’ından istasyona giden caddenin başındadır. Bugün Kurtuluş Savaşı Müzesi olan bu yapı tek katlıdır. O yıllar ülkemiz yokluk yoksulluk içindeydi. Milletvekillerinin oturduğu sıralar bir okuldan getirildi. Meclis gaz lambası ile aydınlanıyor, soba ile ısınıyordu. Top seslerinin Ankara’da duyul­duğu zamanlarda bile meclis düzenli toplandı.
Ulusal Kurtuluş Savaşımızla ilgili bütün kararlar bu mecliste alındı. Mustafa Kemal Paşa’nın önderliğinde ulusumuz dünyaya Ulusal Kurtuluş Savaşı dersi verdi. Ezilen uluslara kurtuluş yolunu açtı. Bağımsızlık savaşının öncüsü olan kurtuluş savaşımız yeryüzünün öteki uluslarına örnek oldu.
23 Nisan 1920 ilk Büyük Millet Meclisi’mizin toplandığı gündür. 23 Nisan, ulusun yönetme yetkisini kullanmaya başladığı gündür. Bu gün Milli Egemenlik Bayramı’mızdır.
23 Nisan dünyada kutlanan ilk çocuk bayramıdır. Atatürk’ün Türk çocuklarına armağan ettiği bu bayram şenliklerine son yıllarda yabancı ulus­ların çocukları da katılmaya başlamıştır. Atatürk çocuklara çok değer verir, gezilerinde okullara uğrar, ders dinler, sorular sorardı. ‘Bugünün küçükleri yarının büyükleridir. ’diyen Atatürk, yönetimin bayram süresince öğrencilere bırakılması geleneğini başlattı. 23 Nisan’da yönetim birimleri seçimle gelen kurullar bir süre çocuklara bırakılır. Bu güzel gelenek her yıl yinelenir. Her 23 Nisan’da yurdumuz bir bayram alanı olur. Çocuklar törenlerde konuş­malar yaparlar, şiirler okurlar. Gece fener alayları düzenlenir.
23 Nisan Ulusal Egemenlik Bayramı egemenliğin ulusta olduğu düşüncesinin kabul edildiği gündür. Çocuk bayramımızdır. Yarının büyükle­ri olan siz çocukların bayramıdır.
 
EGEMENLİK ULUSUNDUR
Egemenlik ulusun olduğu günden beri,
Her gün daha çok artan bir zevkle yaşıyoruz.
Biz seyredenlerin kamaşıyor gözleri,
Asırları yılların içinde aşıyoruz...
Artık maziye gömdük mesafeyi, zamanı;
Her geçen gün andırır bir 23 Nisanı.
Kalplerde inkılâbın bilinçli heyecanı,
Mukaddes hedeflere hızla yaklaşıyoruz.
Yolumuzda ışıktır demokratik meşale,
Biz milletçe bağlıyız ulusal ülkülere.
Heybetli bir çığ gibi bütün ulus el ele.
Yeni bir medeniyet için uğraşıyoruz.
Bugün yirmi milyon Türk bir tek kalp, bir tek vücut;
Hepsinde aynı hamle, aynı güvenli umut.
Yuvalar şenlik dolu, gönüller ferah, mesut...
En kutlu bir hayatın zevkini taşıyoruz.
                     Halil Refet TANIŞIK
 
 
 
 
HÜRRİYET BAYRAMIMIZ
Bugün tarih boyunca hür yaşamış bir millet,
Üstüne çökse dünya, hürriyet ister elbet!
İnsan için hürriyet, ekmek gibi, su gibi,
Hürriyetsiz sürünmek, ölüm uykusu gibi...
Üç kıtada sayısız devlet kurmuş Türklere,
Sömürge halkı gibi kim bakacak boş yere?
Türk'ü sömürge halkı gibi esir yaşatmak,
İnsan aslanı demir gibi bir kafeste kuşatmak,
Çaresiz ve tedbirsiz kalmış olsa da yine
Bunu Türk'e hoş görmek, yapmak kimin haddine?
Türk nasıl gündüz gözü geceye sapabilir?
Ne sultan yapabilir, ne düşman yapabilir?
Birinci Cihan Harbi, çullanmış bütün cihan:
Türklük için en çetin, en karanlık bir zaman...
Atatürk başa geçip silkinince ansızın,
Türklük hakkından gelmiş bin türlü imansızın,
Hür yaşamak azmini görürüz insanda biz,
Göğsümüz kabararak 23 Nisan'da biz.
                      BEHÇET KEMAL ÇAĞLAR
 
 
 
 
 
 
23 NİSAN
Nasıl bayram etmez, sevinmez insan,
23 Nisan bu, 23 Nisan.
Türklük gerilemiş çaresiz kalmış,
Götürmüşken üç kıtaya şeref, şan.
Kalmış bir sultanın keyfine işler.
Nice yıllar olmuş Türkler perişan.
Gittikçe kuvvetsiz, çaresiz kalmış,
Dört yandan üstüne saldırmış düşman.
Milleti yüzüstü bırakıp kaçmış,
Canının derdine düşmüş de Sultan...
Ansızın işlerin başına geçmiş,
Milletin bağrından kopan kahraman...
Başlamış bir ölüm-dirim kavgası,
Sultana isyan bu, cihana isyan
Millet öyle büyük, baş öyle büyük,
Bakmış, parmağını ısırmış cihan...
Ana toprak için al bayrak için,
Tepe tepe gövde, dere dere kan...
Türk hak edince egemenliği,
Açılmış önünde bir şanlı meydan...
Kimsenin keyfine boyun eğmek yok,
Toplandığı tarih: 23 Nisan
Milletin adına Millet Meclisi,
Milletin isteği olsun her zaman...
                 BEHÇET KEMAL ÇAĞLAR
23 NİSAN
Vatan tehlikedeydi; Atatürk karar verdi:
«Vatan kurtaracak yine millettir» dedi.
Ankara’da bir Meclis toplayıp kurmak için,
Günlerce, haftalarca, çalıştı, için için.
İşte bugün kuruldu Büyük Millet Meclisi,
Ankara’dan yükseldi Türk’ün gürleyen sesi.
Çocuklar! bayram yapın, sevinin ve haykırın,
Engel denen her şeyi gücünüzle siz kırın!
Çocuklar bilin ki siz koca bir cihansınız.
Vatanın her yerinden fışkıran volkansınız.
Doğan güneş sizindir yıldızla ay sizindir,
Artık vatan sizindir, artık saray sizindir.
Ey gül yüzlü çocuklar, gülün, koşun, ileri,
Hayatta durak yoktur; ya ileri ya geri.
Coşkun bir rüzgar gibi ufukları aşınız!
Göğsünüz kanasa da akmasın gözyaşınız!
Temiz olsun kalbiniz, çelik olsun kolunuz!
Şen olsun bayramınız, aydın olsun yolunuz!
Neşenizle bu yurdu aydınlatın her zaman,
Sizindir bu ünlü gün, ünlü 23 Nisan. 23 NİSAN
 
Yine Geldi 23 Nisan
Yine geldi 23 Nisan
Selam olsun Atatürk, e atama
Heyecanlanıyor coşuyor insan
Selam olsun Atatürk, e atama
Bu bayram ki egemenlik bayramı
Dünya çocukları Atatürk’ün hayranı
Alkışlıyor millet cihanda sulh diyeni
Selam olsun Atatürk,e atama
Dünya çocukları ülkemize geliyor
Herkes kendi kültürünü sergiliyor
Her ırktan çocuklar ne güzel görünüyor
Selam olsun Atatürk’e atama
Kadına seçme seçilme hakkini verdi
Başöğretmen olup ilim öğretti
Kılık kıyafeti giyindirdi düzeltti
Selam olsun Atatürk’e atama
İnsanca yasama laiklik dedi
Cahile yobaza fırsat vermedi
İnancı siyasete alet etmedi
Selam olsun Atatürk’e atama
Diktiği fidanlar meyvesini veriyor
Bütün dünya Türkiye’yi örnek görüyor
Böyle önder yüz yılda bir geliyor
Selam olsun Atatürk’e atama
Kurduğu cumhuriyet sapasağlam ayakta
Nice çarlıklar hasta düştü yatakta
Krallıklar diktatörler yıkıldılar batakta
Selam olsun Atatürk’e atama

23 Nisan - Bu ne duru sabah
Bu ne duru sabah, ne temiz hava,
Geliyor her yandan Nisan kokusu.
Sevinçten deliye dönmüş her yuva,
Sarmış gönülleri vatan duygusu.
Gelincikler gibi al al bayraklar,
Evlerden sarkıyor, gökler de dolu.
Nabızlar pek hızlı, coşkun yürekler,
Sanki arslan bugün her Türk’ün oğlu!
Şu mini miniler tombul yanaklı,
Yerlerinde bile duramıyorlar.
Hepsinin elleri çifte bayraklı,
Gözlerinde şimşek şimşek sevgi var.
Yeniden oluyor her şey, yeniden,
Yanıyor Atatürk içimizde bak!
Atatürk, bu kara günü ak eden,
Atatürk; andımız, en kutlu sancak.
Eğlenin yavrular, gülün çocuklar.
Coşsun gönlünüzde Türklük duygusu.
Havanın bile bir coşkun hâli var,
Her yönden geliyor nisan kokusu.
             Hasan Lâtif SARIYÜCE
 
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin Tarihçesi
İstanbul'un işgalinden üç gün sonra, Atatürk ünlü 19 Mart 1920 tarihli bildiriyi yayımladı. Bildiride,"olağanüstü yetkiler taşıyan bir Meclisin Ankara'da toplanacağı, Meclis'e katılacak üyelerin nasıl seçilecekleri, seçilerin en geç onbeş gün içinde yapılması gereği, kesin ve kararlı ifadelerle yer alıyordu. Ayrıca, dağılan Meclis-i Mebusan'ın üyeleri de Ankara'daki Meclis'e katılabileceklerdi.
Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş temelleri Ankara'daki bu ilk tarihi binada atıldı. Birinci Meclis Binası, Ulusal Kurtuluş Savaşı'nın yönetim yeri olarak pek çok tartışma ve millî kararlara sahne oldu: Bu yapı bugün Kurtuluş Savaşı Müzesi olarak, ilk yılların anılarını sergiliyor. İllerde seçilen temsilciler ve Meclis-i Mebusan'ın bir kısım üyeleri Ankara'ya geldiler.
Ankara'nın o günkü şartları içinde Meclis'in toplanabileceği elverişli bir bina yok gibiydi. Sonunda, İkinci Meşrutiyet döneminde, İttihat ve Terakki Cemiyeti kulübü olarak yapılmış tek katlı bir bina uygun görüldü. Eksik kalmış yapı tamamlandı, okullardan toplanan ve halkın katkısıyla sağlanan eşyalarla donatıldı. Hazırlıklar tamamlanınca, Atatürk 21 Nisan'da yayınladığı ikinci bir bildiri ile, Meclis'in 23 Nisan günü toplanacağını ve açılış töreninin nasıl yapılacağını duyurdu.
23 Nisan 1920 Cuma sabahı erken saatlerde, Ankara'da bulunan herkes Meclis Binası çevresinde toplandı. Halk, kendi kaderine sahip çıkmanın coşkusu içindeydi. Hacı Bayram Camii'nde kılınan öğle namazından sonra, Meclis binası girişinde gözleri yaşartan muhteşem bir tören yapıldı. Saat 13.45'de, Ankara'ya gelebilen 115 milletvekili Meclis salonunda toplandı.
Parlamento geleneklerine göre, en yaşlı üye olan Sinop Milletvekili Şerif Bey (1845), Başkanlık kürsüsüne çıktı ve aşağıdaki konuşmayı yaparak Meclis'in ilk toplantısını açtı.
"Burada Bulunan Saygıdeğer İnsanlar,
İstanbul'un geçici kaydiyle yabancı kuvvetler tarafından işgal olunduğu ve bütün temelleri ile halifelik makamının ve hükümet merkezinin bağımsızlığının yok edildiği hepimizce bilinmektedir. Bu duruma baş eğmek, milletimizin, teklif olunan yabancı köleliğini kabul etmesi demektir. Ancak tam bağımsızlık ile yaşamak için kesin olarak kararlı bulunan ve ezelden beri hür ve başına buyruk yaşamış olan milletimiz, kölelik durumunu son derece ve kesinlikle reddetmiş ve hemen vekillerini toplamaya başlıyarak Yüksek Meclisimizi meydana getirmiştir. Bu Yüksek Meclisin en yaşlı üyesi sıfatıyla ve Allah'ın yardımıyla milletimizin iç ve dış tam bağımsızlık içinde alın yazısının sorumluluğunu doğrudan doğruya yüklenip, kendi kendisini yönetmeye başladığını bütün dünyaya ilan ederek, Büyük Millet Meclisi'ni açıyorum."
Bu açış konuşmasında, millî egemenliğe dayalı yeni Türk parlamentosunun adı da "Büyük Millet Meclisi" olarak konulmuştu. Bu ad herkesçe benimsedi. Daha sonra Atatürk'ün tüm konuşmalarında yer aldığı şekliyle ve ilk kez 8 Şubat 1921 tarihli Bakanlar Kurulu Kararnamesinde de yazılı olarak, "Türkiye Büyük Millet Meclisi" (TBMM) adı kalıcılık kazandı.
TBMM, 24 Nisan 1920 günü yaptığı ikinci toplantısında Mustafa Kemal Paşa'yı (Atatürk), başkanlığa seçti. Mustafa Kemal Paşa, kendi öncülüğünde kurulan TBMM'nin başkanlığını Cumhurbaşkanı seçildiği gün olan 29 Ekim 1923 tarihine kadar sürdürdü. TBMM, açılışından iki gün sonra, sadece yasama değil, yürütme gücüne de sahip olacak hukukî ve siyasî yapısını düzenleme çalışmalarına başladı.
Bu düzenlemeler, TBMM'nin tam bir güçler birliği ilkesini benimsediğini göstermişti.
2 Mayıs 1920'de Bakanlar Kurulunun seçilmesi hakkındaki yasa çıkarıldı.
11 Bakandan oluşan "Meclis Hükümeti", 5 Mayıs'da TBMM Başkanı Mustafa Kemal Paşa'nın başkanlığında ilk toplantısını yaptı. TBMM'nin açılışı ile birlikte, millî egemenliğe dayalı yeni Türk Devleti doğmuş oluyordu. Birinci TBMM'nin iki temel hedefi, kesin zaferi kazanmak ve yeni devletin otoritesini güçlendirmek, kalıcılığını gerçekleştirmekti. Öncelikle, ülke topraklarının yabancı işgalinden kurtarılması gerekiyordu.
3 Aralık 1920'de Ermenistan Cumhuriyeti ile imzalanan Gümrü Barış Andlaşması, TBMM'nin yaptığı ilk uluslararası andlaşmaydı. Böylece Doğu cephesi kapandı. 16 Mart 1921'de imzalanan Moskova Andlaşması ile Rusya, yeni Türk Devletini ve Misak-ı Millî ilkelerini tanıdı. 6-11 Ocak 1921'de Birinci İnönü, 23-31 Mart 1921'de İkinci İnönü ve 13 Eylül 1921'de Sakarya Zaferleri sonucunda, 20 Ekim 1921'de imzalanan Ankara Andlaşması ile Fransızlar savaştan çekildi. Aynı yılın sonunda İtalyanlar da TBMM hükümetiyle işbirliğine giriştiler.1922 yılında, Yunanistan ve İngiltere dışında, TBMM, tüm ülkelerle iyi ilişkiler içindeydi,TBMM Orduları, 26 Ağustos 1922'de Büyük Zaferi kazandılar. 9 Eylül'de İzmir kurtarıldı.
18 Eylül'de ise Anadolu'da hiçbir yabancı askerî güç kalmamıştı. Yeni Türk Devleti'nin bu başarıları karşısında İngiltere de dahil olmak üzere İtilaf Devletleri ile 11 Ekim 1922'de Mudanya Mütarekesi imzalandı. Doğu Trakya kurtuldu. İtilaf Devletleri, 27 Ekim'de Lozan'da barış görüşmelerinin yapılmasını kararlaştırdılar. Uzun süren görüşmeler sonunda 24 Temmuz 1923'de imzalanan Lozan Barış Andlaşması 24 Ağustos 1923'de TBMM'de onaylandı. Yeni Türk Devleti, askerî, siyasî ve ekonomik özgürlüğüne kavuştu.
Atatürk diyor ki: 
“Bütün cihan bilmelidir ki artık bu devletin ve bu milletin başında hiçbir kuvvet yoktur, hiçbir makam yoktur. Yalnız bir kuvvet vardır. O da millî egemenliktir. Yalnız bir makam vardır. O da milletin kalbi, vicdanı ve mevcudiyetidir.”
23 Nisan'ın "Ulusal Egemenlik" ile ilişkisi
23 Nisan 1920 Büyük Millet Meclisi'nin açılış günüdür. Her 23 Nisan günü Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı bütün Dünya çocukları birlikte kutlarlar.
Egemenlik yönetme yetkisidir. Ulusal egemenlik; yönetme yetkisinin ulusta olmasıdır. Osmanlı İmparatorluğu döneminde egemenlik padişaha aitti.Bu sırada Birinci Dünya Savaşı başladı. Savaş dört yıl sürdü. Osmanlı İmparatorluğu'nun de saflarına katılmış olduğu İttifak Devletleri savaşta yenildi. Savaş kurallarına göre Osmanlı İmparatorluğu da yenil­miş sayıldı. Bütün ülke İngilizler, Fransızlar, Yunanlılar, İtalyanlar tarafından paylaşıldı.
Mustafa Kemal Paşa Ulusal Kurtuluş Savaşı'nı başlatmak için İstanbul’dan Samsun'a 19 Mayıs 1919 günü geldi. Samsun'dan Amasya'ya, oradan Erzurum'a ve Sivas'a gitti. Sivas ve Erzurum'da kongreler topladı. Mustafa Kemal Paşa egemenliğin ulusta olduğuna inanıyordu. Bu inançla "Ulusu yine ulusun azim ve kararı kurtaracaktır. Tek bir egemenlik vardır, o da ulusal egemenliktir." ilkesini öne sürdü. Yurdun dört bir yanından seçilip gelen temsilciler - günümüzün milletvekilleri - Ankara'da 23 Nisan 1920 günü toplandılar.
İlk Büyük Millet Meclisi'nin toplandığı yapı Ankara'da Ulus Meydanı'ndan istasyona giden caddenin başındadır. Bugün Kurtuluş Savaşı Müzesi olan bu yapı tek katlıdır. O yıllarda Türkiye yokluk içindeydi. Milletvekillerinin oturduğu sıralar bir okuldan getirildi. Meclis gaz lambası ile aydınlanıyor, soba ile ısınıyordu. Top seslerinin Ankara'da duyul­duğu zamanlarda bile meclis düzenli toplandı.
Ulusal Kurtuluş Savaşıyla ilgili bütün kararlar bu mecliste alındı. Mustafa Kemal Paşa'nın önderliğinde Türk ulusu ulusal inancın nelere baş gelebileceğini gösterdi. Ezilen uluslara kurtuluş yolunu açtı. Bağımsızlık savaşının öncüsü olan İstiklal Savaşı yeryüzünün öteki uluslarına örnek oldu.
23 Nisan'ın çocuklar açısından önemi
23 Nisan dünyada kutlanan ilk çocuk bayramıdır. Atatürk'ün Türk çocuklarına armağan ettiği bu bayram şenliklerine yabancı ulusların çocukları da katılır. Atatürk çocuklara çok değer verir, gezilerinde okullara uğrar, ders dinler, sorular sorardı. "Bugünün küçükleri yarının büyükleridir." diyen Atatürk, yönetimin bayram süresince öğrencilere bırakılması geleneğini başlattı. 23 Nisan'da yönetim birimleri seçimle gelen kurullar bir süre çocuklara bırakılır. Bu güzel gelenek her yıl yinelenir. Her 23 Nisan'da bütün Türkiye bir bayram alanı olur. Çocuklar törenlerde konuşmalar yaparlar, şiirler okurlar.
 
 
 
 
Bugün 8 ziyaretçi (12 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol